DEPREMDE CEZAİ YÖNDEN SORUMLULUK KİMLERE AİTTİR VE KAPSAMI NEDİR?
Deprem sonucunda yıkılan binaların kişilerin ölümüne sebep olması ile binaların yıkılmasında; binaları yapan müteahhitlerin, binalara yapı ruhsatı veren belediyelerin, binaların tekniğe ve yasal uygunluğa sahip olup olmadığını denetleyen yapı denetim firmalarının cezai sorumluluğu bulunmaktadır. Yapının projelerinin mevzuata, fennin gereklerine uygun olmadığının, inşaat malzemesi kalitesinin standartlara uygun olmadığının, yapımda işçilik hataları olduğunun, yapıların inşaat ruhsatının ve projelerinin bulunmadığının veya mevzuata aykırı olduğunun, zemin yüzeyinin yapılaşmaya elverişli olmadığının, zamanla yıpranan binaları kontrol ile gerekli güçlendirmenin yapılmadığının ve buna benzer eksikliklerin tespiti hâlinde bu kişilerin cezai sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu hususların tespiti için enkazlar kaldırılmadan önce binalardan bilirkişi eşliğinde beton, demir, kolon, kiriş numunelerinin alınması, gerek enkaz gerekse hasarlı binaların mümkünse kolonların demir yapısını gösterir biçimde fotoğraflanması, videoya alınması; uydudan yapıyı bulup koordinat, adres tarih eklenerek fotoğrafların arşivlenmesi gibi yöntemler önerilmektedir. Cezai sorumlulukların ortaya konması ve ilgililerin tespiti için soruşturmaların yürütülmesi amacıyla Cumhuriyet Savcılıkları tarafından gerekli hukuki işlemler başlatılmıştır. Deprem sebebi ile yıkılan binalarda gerçekleşen ölümlerde, binanın yapımından sorumlu olan kişiler ve kurumlar yönünden, olası kast ve bilinçli taksir ile adam öldürme suçları gündeme gelmektedir. Türk Ceza Kanunun 85. maddesi gereğince taksirle öldürme suçu oluşmuş ise Savcılıklar re’sen soruşturma başlatmaktadır. Aynı zamanda deprem sonucu ölen veya yaralanan kişinin yakınları da Savcılık tarafından soruşturma açılmasını beklemeksizin suçun işlendiği yerin bulunduğu veya deprem sebebiyle gitmiş oldukları yerde bulunan Savcılığa verecekleri bir dilekçe ile depremin meydana geldiği yerdeki Cumhuriyet Savcılığına şikâyet dilekçesi vererek şikayette bulunabilirler. Şikâyet dilekçesi vermiş olsun veya olmasın, kamu davası açıldıktan sonra suçtan zarar gören, davaya müdahale hakkına sahip olup, bu hakkını davaya bakmakta olan Mahkemeye vereceği bir dilekçe ile kullanır. Depremde yaralanan kişi suçun işlendiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet dilekçesini suçun işlendiği yer ya da başka bir il veya ilçeye gitmesi hâlinde suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere geçici olarak bulunduğu il veya ilçe Başsavcılığa şikâyet dilekçesini vermesi gerekir.
DEPREM SEBEBİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN HAKLARIMIZ NELERDİR?
Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi hâlinde ölenin mirasçıları ve yaralanan kişiler ile taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. Öncelikle depremde meydana gelen zarar, deprem sebebiyle yıkılan, yarılan, düşen yapı eserinin kötü yapılmış veya gereği gibi bakılmamış olmasından kaynaklanmalıdır. Ayıplı mal, taşınmazın imar kurallarına aykırı yapılması sebebi ile taşınmazda ortaya çıkan eksikliklerdir. Binaların depremde zarar görmesi, yıkılması, hasar alması binanın ayıplı olduğu anlamına gelmektedir. Ayıplı olan binalarda, ayıp ile zarar arasında nedensellik bağının olması halinde maddi ve manevi tazminat hakkı doğmaktadır. Binaların yapımında herhangi bir ayıp olmamakla birlikte eğer ki, binada sonradan değişiklik yapılmış ise bu değişikliği yapan bina sahibi veya iş yeri sahiplerinin de kusuru söz konusu olur ve bina sahibi veya iş yeri sahibine karşı da zarar görenler, maddi ve manevi tazminat hakkına sahiptir. Maddi ve manevi tazminat talebi, hasarlı binanın yapımında yer alan mühendis, denetçi mimar, müteahhit, yapı denetim firmaları ve yapı ruhsatına izin veren idari kurumlara yöneltilebilir. Binanın yapımında yer alan yetkili kişilerin tazminatın doğması açısından kusuru aranırken tazminat hakkının doğması yönünden bina sahibinin kusur aranmaz, kusursuz sorumluluğu söz konusudur. Ölüm meydana gelmiş ise, ölenin mirasçıları cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemiş ise tedavi giderleri, kişinin ölmemesi halinde mirasçıların elde edeceği kazanç gözetilerek tazminat talep edebilirler. Türk Borçlar Kanunu’nun md. 53. maddesinin 3. fıkrası gereğince ölenin yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı gündeme gelir. Türk Borçlar Kanunun 54. maddesi gereğince bedensel zararlar da meydana gelmiş olabilir. Kişinin yaralanması halinde, tedavi giderleri, iş göremediği süreleri kapsayan maddi zarar, yaralanan kişi tarafından talep edilir. Deprem sebebi ile hem ölen kişinin yakınları hem de yaralanan kişiler maddi zararlarının yanında Türk Borçlar Kanunun 56. maddesi gereğince manevi tazminat da talep edilebilir.
Sorumluluk, haksız fiilden (Tbk md 49/76) veya sözleşmeden kaynaklanabilir. Haksız fiil kusurdan kaynaklı veya kusursuz sorumluluğa dayanabilir. Deprem nedeniyle kusursuz sorumlu kişilerin başında Türk Borçlar Kanunu’nun 69. maddesi gereğince bina veya diğer yapı sahipleri ile intifa veya oturma hakkına sahip kişilerin kusursuz sorumluluğu vardır. Satıcının sözleşmeye dayalı ayıba karşı sorumluluğu söz konusudur. 4708 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince, Yapı denetim kuruluşları hem bina sahibine hem de zarar gören 3. kişilere karşı zarardan Türk Borçlar Kanunun 61. maddesi gereğince müteselsilen sorumludur. Belediye İmar Müdürlükleri, bu müdürlüklerin bağlı bulunduğu belediyeler ayrıca haksız fiil hükümleri gereğince ve sözleşme kapsamında sorumlu olur. Yüklenicinin 3. kişilere karşı sorumluluğu haksız fiil sorumluluğudur. TBK md. 471. maddesi gereğince; Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. İş sahibi yapı sahibinin talimatlarına uyduğunu iddia ederek sorumluluktan kurtulamaz. Deprem sebebiyle yıkılmış veya ağır hasar almış binalara sonradan iş yeri sahibi tarafından müdahale edilerek örneğin kolonların kesilmesi suretiyle binaya zarar verilmesi halinde yüklenicinin illiyet bağının kesilmesi sebebi ile sorumluluğu son bulur.
Taşınmazda meydana gelen zarar, ağır kusur yoksa taşınmaz yapılar için beş yıl, taşınırlar için iki yıl, satıcının veya yüklenicinin ağır kusurundan kaynaklanıyorsa yirmi yıldır. Zamanaşımı süreleri depremin olduğu tarihten itibaren başlayacaktır. Dava sigorta sözleşmesine dayanıyorsa, sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren iki yıl, herhâlde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren altı yıldır. Yapı Denetimi Hakkında Kanun’a dayanarak yapı yüklenicisine, yapı denetim firmasına, eser sahibi mimara, denetçi mimar veya mühendise karşı açılan dava için yapının taşıyıcı sistemi için on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımları için iki yıl olup bu süre yapı kullanma izninin alınmasından itibaren işler. Dava haksız fiile ilişkin Türk Borçlar Kanunu hükümlerine dayanıyorsa Türk Borçlar Kanununun 72. maddesine göre, zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren iki yıl, her durumda fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıldır. Fiilin gerçekleştiği tarih depremin yaşandığı tarih olduğu için deprem nedeniyle yıkılan binanın yıkıldığı tarihten itibaren iki yıllık dava zamanaşımı süresi işlemeye başlar.
Eser sözleşmesi kapsamında yapımına başlanmış ancak deprem sebebi ile yapıma devam edilme imkanı ortadan kalkmış olan yapılarda Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesi gereğince edimin ifasının imkansızlığı gündeme gelecektir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Aynı zamanda Türk Borçlar Kanununun 138. maddesi gereğince; Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Ayrıca tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Dolayısıyla haksız fiile dayanan tazminat davasının tâbi olduğu zamanaşımı süresi, olası kastla öldürme hâlinde yirmi yıl, bilinçli taksirle öldürme hâlinde on beş yıldan az olmaz. Yapı müteahhitine karşı yapı eserinden kaynaklı açılacak davalar ile sigorta davaları tüketici mahkemesinin görevine girmesi sebebi ile zorunlu dava şartı olan arabuluculuğa başvurulması gereklidir. Kiraya verene, satıcıya, yükleniciye, sigorta şirketine karşı sözleşmeye dayanarak açılan davaların, davalıların yerleşim yeri veya depremin olduğu yerdeki hukuk mahkemelerinde açılması gerekir.
DEPREMDE ZAYİ OLAN BELGELER YÖNÜNDEN ZAYİ BELGESİ ALINMASI
6 Şubat depremi ile ticaret yapanlar yönünden ortaya çıkan bir diğer hukuki sorun; ticaret yapanlar, serbest mesleğe bağlı vergi mükellefi olanlar ile diğer yasalarda emredilen defter ve kayıtları tutanların defter ve kayıtlarının depremde zayi olması konusudur. Kanun ile tutulması zorunlu olan defter ve kayıtların hukuki ve cezai sorumluluğa yol açmaması açısından sorumluların Türk Ticaret Kanunun 82. Maddesi gereğince zayi belgesi alması gerekmektedir. Depremde enkaz sebebi ile kaybolan kıymetli evrakların sorumluluğu yönünden sorumlu olan kişilerin mahkemeye başvurarak zayi belgesi alması mümkündür.
DEPREM SÜRECİNDE İŞÇİLERİN HAKLARI NELERDİR?
Depremde ölen ve bir iş yerinde İş Kanunu çerçevesinde sigortalı çalışan işçilerin çalışmaya bağlı işçilik alacakları olan kıdem tazminatı, yıllık izin alacağı, ücret ve diğer ücret alacakları ölen işçinin mirasçıları tarafından iş verenden talep edilebilir. İş verenin işçinin hak edilmiş alacaklarını ödememesi halinde işçinin mirasçıları öncelikle arabulucuya başvurabilir. Eğer ki arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamaz ise beş yıl içerisinde alacak davası açabilir. Ayrıca deprem sebebi işe iş yerinde 1 haftadan uzun bir süre ile işin durması halinde işçi haklı sebeple bildirimsiz olarak iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi haklı feshe bağlı olarak kıdem tazminatı ile birlikte diğer hak etmiş olduğu işçilik alacaklarını işverenden talep edebilir.
DEPREMDE ZARAR GÖRMÜŞ KİŞİLER DELİL TESPİTİNİ NASIL TALEP EDER?
4539 sayılı Doğal Afet Bölgelerinde Afetten Kaynaklanan Hukuki Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanunu’nun 1. Maddesine göre Doğal afet bölgelerinde afete maruz kalanların, afetten kaynaklanan hukuki uyuşmazlıkların çözümü amacıyla delillerin tespitine ilişkin istemleri, ispat olunacak olay ile tanıklar ve bilirkişiye sorulacak sorulara ilişkin konuları belirten ve üç nüshadan oluşan bir dilekçenin verilmesi veya mahkeme kalemine yapılacak sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle yapılır.
Ölüm, gaiplik veya yaralanma gibi nedenlerle delil tespiti yaptıramayacak durumda olanların eşleri ile üçüncü dereceye kadar yakınları da delil tespiti isteminde bulunabilirler. Doğal afet bölgelerinde avukatlar, vekaletname verme şartı aranmaksızın, istem sahiplerince verilen yetki belgesi ile kayıtlı bulundukları baro tarafından düzenlenen kimlik belgesini ibraz etmek suretiyle bu Kanunun 1 ve 4’üncü maddelerinde öngörülen işlemleri yapabilirler. Delil tespitine ilişkin başvurular, mahkemece öncelikle incelenir ve karara bağlanır.
BİNANIZDAKİ HASAR ORANININ TESPİTİ VE BUNA İLİŞKİN İTİRAZLAR HANGİ SÜRE İÇERİSİNDE NASIL YAPILIR?
Deprem sonucunda binada oluşan hasarı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilileri tespit eder. Bakanlık yetkilileri, kolon kiriş ve taşıyıcı aksamları incelemek suretiyle depremde zarar gören her bina için hasar derecelerini tespit ederek; hasarsız, hafif hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı ve acil yıktırılacak şeklinde değerlendirme yapar. Acil yıktırılacak binalar mülki amirin kararıyla derhal boşaltılarak yıkımı için üç gün süre verilir. Karara bu süre içerisinde itiraz edilebilir ve itirazla ilgili karar üç gün içinde verilir. Binanın sahibi orada yoksa bildirim ilân yoluyla yapılır ve ilân tarihinde öğrenmiş sayılır. Binaları hasarsız olarak tespit edilenlerin veya gayrimenkullerinin hasar tespiti hiç yapılmayanların, yargı yoluna gitmeden önce, ilan tarihinden itibaren otuz (30) gün içinde ilgili idareye başvurmaları zorunludur. Acil yıkılacaklar dışındaki hasar bildirimlerine hasar derecesinin artırılması ya da azaltılması amacıyla otuz (30) gün içinde itiraz edilebilir. Hasar tespit raporları ancak asıl işlemlerle birlikte dava konusu edilebilir. Hasar tespit sorgulama ve itiraz işlemleri e-devlet üzerinden yapılabilmektedir.